Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı

   Madde 28 – (Değişik: 30/5/1974 – KHK-12; Değiştirilerek kabul: 15/5/1975 – 1897/1 md.)

   Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç). (Ek cümle: 8/8/2011 – KHK-650/38 md.; İptal cümle: Anayasa Mahkemesinin 18/7/2012 tarihli ve E.: 2011/113, K.: 2012/108 sayılı Kararı ile.; (…)(1) Yeniden düzenleme son cümle: 2/1/2014 – 6514/9 md.) Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.  

   (Değişik ikinci fıkra: 8/8/2011 – KHK-650/38 md.; İptal ikinci fıkra: Anayasa Mahkemesinin 18/7/2012 tarihli ve E.: 2011/113 K.: 2012/108 sayılı Kararı ile(1) ; Yeniden düzenleme: 2/1/2014 – 6514/9 md.) Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır.(2)

   Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler,

 

 

ÖZET: Polis memurlarının borsada hisse senedi alım satımı yapıp yapamayacağına ilişkin.(02/01/2014-24719)

Polis memurlarının borsada hisse senedi alım satımı yapıp yapamayacağına ilişkin … BİMER başvurusu incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç).” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm memurların çalışmalarını kamu hizmetlerine hasretmelerini ve verimli çalışmalarını sağlamak, memuriyet nüfuzunu suistimal ederek haksız kazanç sağlamalarını önlemek ve tarafsız hareket etmelerini temin etmek amacıyla memurlara ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı getirmektedir.

Diğer taraftan, 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişiler açısından tacir kavramının tanımı yapılmıştır. Genel olarak bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa, kendi adına işleten kimseye tacir denilmekte ve bir ticaret şirketi olan anonim şirketin kurulması, ortakları, işletilmesi ve benzeri hususlar ile ilgili düzenlemelere mezkur Kanunun ilgili maddelerinde yer verilmiştir.

657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinden anlaşılacağı üzere, Devlet memurlarının yönetim kurulu üyesi, denetçi veya her ne şekilde olursa olsun şirket personeli olarak anonim şirketlerde görev almaları yasaklanmış olmakla birlikte, genel olarak anonim şirketlerde ve halka açık anonim şirketlerde hisse senedi sahibi olmalarına ilişkin herhangi bir yasak bulunmamaktadır. Hisse senedi sahipliği, şirketin kuruluşundan sonra hisse senedi devralmak veya sermaye artışına iştirak etmek suretiyle olabileceği gibi şirketin kuruluşunda kuruluş sermayesinin bir bölümüne iştirak etmek suretiyle de olabilmekte, anonim şirketlerde kuruluştan veya sonradan hisse senedi sahibi olmak, hisse senedi sahibine tacir ve esnaf niteliğini kazandırmamaktadır.

Bu itibarla, Devlet memurlarının herhangi bir görev almamaları kaydıyla genel olarak anonim şirketler ile halka açık anonim şirketlerde pay sahibi olmalarına yasal bir engel bulunmadığı mütalaa edilmektedir.

***

ÖZET: Devlet memurunun aylıksız izin süresi içerisinde özel bir şirkette sigortalı olarak çalışıp çalışamayacağı hk. (12.05.2016-2951)

Bakanlığınızda mühendis olarak görev yapan personelin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesinin (E) Fıkrasına göre aylıksız izin kullanarak bu süre içerisinde özel bir şirkette sigortalı olarak çalışmak istediğini belirten ve aylıksız izne ayrılan personelin aylıksız izinde bulunduğu süre içerisinde sigortalı olarak özel bir kuruluşta çalışıp çalışamayacağı hususunda görüş talep eden ilgi yazı ve eki incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Aylıksız izin” başlıklı 108 inci maddesinin (E) Fıkrasında, “Memura, yıllık izinde esas alınan süreler itibarıyla beş hizmet yılını tamamlamış olması ve isteği hâlinde memuriyeti boyunca ve en fazla iki defada kullanılmak üzere, toplam bir yıla kadar aylıksız izin verilebilir. Ancak, sıkıyönetim, olağanüstü hâl veya genel hayata müessir afet hâli ilan edilen bölgelere 72 nci madde gereğince belli bir süre görev yapmak üzere zorunlu olarak sürekli görevle atananlar hakkında bu bölgelerdeki görev süreleri içinde bu fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, mezkur Kanunun “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” başlıklı 28 inci maddesinde, “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç). Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.

Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır.” hükmüne yer verilmek suretiyle, memurların tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek herhangi bir faaliyette bulunamayacakları, ticaret ve sanayi şirketlerinde görev alamayacakları, mesleki faaliyette bulunmak üzere gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamayacakları belirtilmiştir.

Ayrıca, ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağına uymayan Devlet memurlarına 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesi gereğince kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının uygulanması öngörülmüştür.

Bu itibarla, kendilerine 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesi kapsamında aylıksız izin verilenlerin aylıksız izin süresince ödev, sorumluluk, haklarının ve Devlet memuru sıfatının gerektirdiği yükümlülüklerinin devam ettiği, mezkur Kanun ile belirlenen yasaklardan sorumlu olunacağı ve yasaklanan eylem ve faaliyetlerde bulunanlara uygulanacak müeyyidelerin aylıksız izinli personel için farklı bir sonuç doğurmayacağı mütalaa edilmektedir.

***

ÖZET: Dünya Bankası tarafından yapılacak olan hukuki seminerde konuşmacı olarak görev alacak memura sunum karşılığı Dünya Bankası tarafından ödeme yapılmasının mümkün olup olmayacağı hk. ( 16/5/2014-2405)

Dünya Bankası tarafından Ankara’da, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Şura Konseyi üyesi 10 kişilik bir gruba yönelik olarak, mevzuatın gözden geçirilmesi ve sadeleştirilmesi konularında yapılacak olan hukuki seminerde konuşmacı olarak görev alacak Kurumunuz personeline sunum karşılığı Dünya Bankası tarafından ödeme yapılmasının mümkün olup olmayacağı hususunda görüş talep eden ilgi yazı incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesinin ikinci fıkrasında; “Memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemez, hiçbir yarar sağlanamaz…”denilmektedir.

Aynı Kanunun “İkinci görev yasağı” başlıklı 87 nci maddesinde ise, memurlara bu maddede sayılan kurumlarda ikinci görev verilemeyeceği, bu kurumlardan her ne ad altında olursa olsun para ödenemeyeceği ve yarar sağlanamayacağı belirtilmiş, son fıkrasında da; “Ancak, bu Kanunun memurlara ikinci görev verilmesini öngören hükümleri ile hakem, tasfiye memuru ve bilirkişilere takdir olunan İl Genel Meclisi ve İl Daimi Encümeni başkanları, özel kanunlarla kurulan ve asli görevlerinin devamı niteliğinde olmayan çeşitli kurul, komisyon,heyet ve jüri çalışmalarına, Üniversiteler, Akademiler, Türkiye ve Orta -Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ve Özel Kanunlarla kurulan araştırma kurumları tarafından idareyle ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırma çalışmalarına katılanlar için özel kanunlarınca gösterilen veya bu kanunlara dayanılarak tespit edilen ücretlerin ödenmesine ilişkin hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmek suretiyle ikinci görev yasağına bazı istisnalar getirilmiş bulunmaktadır. Böylece Devlet memurlarının asli görevlerinin devamı niteliğinde bulunmayan ve özel kanunlarla kurulan bazı komisyon, kurul, heyet ve jüri çalışmalarına katılmalarına ve çalışmalarının karşılığında yine kanunlarınca gösterilen veya bu kanunlara dayanılarak tespit edilen ücretlerden yararlanmalarına imkan sağlanmıştır.

Dolayısıyla, Devlet memurlarına yaptıkları işler karşılığında bir ödemede bulunulabilmesi için, bunun, ya kanunda ya da kanunun açıkça bir ücret ödenebilmesinin belirlenmesi konusunda verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerde düzenlenmiş olması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 657 sayılı Kanunun “Ders görevi” başlıklı 89 uncu maddesinde, “Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilir.

Ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususlar ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunur.” hükmü, “Ders ve konferans ücretleri” başlıklı 176 ncı maddesinde ise, “Bu Kanunun 89 uncu maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yarıyıl ve yaz tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00’den sonra başlayan öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir….” hükmü yer almaktadır.

Bu itibarla,

-Kurumunuz personelinin mesai saatleri dışında veya Kurumunuzdan izin almak suretiyle mesai saatleri içinde; Dünya Bankası tarafından Ankara’da yapılacak seminere konuşmacı olarak katılabileceği, ancak bu faaliyeti karşılığında Dünya Bankasından ücret alamayacağı,

– Dünya Bankası tarafından Ankara’da yapılacak seminerde sunum yapması için Kurumunuz personeline 657 sayılı Kanunun 89 uncu maddesi çerçevesinde ders görevi verilebileceği ve Kurumunuz tarafından ilgiliye adı geçen Kanunun 176 ncı maddesine göre ücret ödenmesinin mümkün bulunduğu, mütalaa edilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

***

ÖZET: Hemşire olarak görev yapan ve işyeri hemşireliği sertifikası bulunduğu belirtilen memurun mesai saatleri dışında özel bir hastanede işyeri sağlık personeli olarak görev yapıp yapamayacağı hk. ( 28/4/2016-2570)

Üniversiteniz Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde hemşire olarak görev yapan ve işyeri hemşireliği sertifikası bulunduğu belirtilen personelinizin mesai saatleri dışında özel bir hastanede işyeri sağlık personeli olarak görev yapıp yapamayacağına ilişkin Başkanlığımız görüşünü talep eden ilgi yazı incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 8 inci maddesinin sekizinci fıkrasında, “Kamu sağlık hizmetlerinde tam süreli çalışmaya ilişkin mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, işyeri hekimlerinin ve diğer sağlık personelinin işyeri sağlık ve güvenlik birimi ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde görevlendirilmelerinde ve hizmet verilen işyerlerinde çalışanlarla sınırlı olmak üzere görevlerini yerine getirmelerinde, diğer kanunların kısıtlayıcı hükümleri uygulanmaz.” hükmü bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 18/01/2014 tarihli ve 28886 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6514 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9 uncu maddesi ile yeniden düzenlenen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı:” başlıklı 28 inci maddesinin ilk fıkrasında, “…Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.” hükmüne yer verilmek suretiyle, kamu sağlık hizmetlerinde tam süreli çalışmayı da kapsayacak şekilde bir düzenlemeye gidilmiştir.

Yukarıda yer verilen hükümler çerçevesinde; Üniversiteniz Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde hemşire olarak görev yapan personelinizin mesai saatleri dışında özel bir hastanede işyeri sağlık personeli olarak görev yapmasının mümkün bulunmadığı değerlendirilmektedir.

***

ÖZET: İş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitici belgesine sahip olan memurun, özel eğitim kurumlarında eğitici olarak ders vermesinin mümkün olup olmadığı hk. ( 24/7/2015-4966)

657 sayılı Kanuna tabi görev yapan ve iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitici belgesine sahip olan personelin, özel eğitim kurumlarında eğitici olarak ders vermesinin mümkün olup olmadığı hususunda görüş talep eden ilgi yazı incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” başlıklı 28 inci maddesinde “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç). Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.

Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır. …” hükmüne yer verilmek suretiyle memurların tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek herhangi bir faaliyette bulunamayacakları, ticaret ve sanayi şirketlerinde görev alamayacakları, meslekî faaliyette bulunmak üzere gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitesinde çalışamayacakları belirtilmiş; ancak özel kanunlarda belirtilen görevlerin bu yasaklamanın kapsamı dışında olduğu ifade edilmiştir.

Diğer taraftan, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinde “İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır: …

  1. k) İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer görevlilerin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve belgelendirme usul ve esaslarını belirlemek.
  2. l) İş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm, analiz, teknik kontrol, risk analizi ve değerlendirmesi, eğitim, danışmanlık, uzmanlık hizmetlerini yapmak ve bu tür hizmetleri verecek özel ve tüzel kişi ve kuruluşların niteliklerini belirlemek, yetki vermek, yetkilerini iptal etmek, kontrol ve denetimini sağlamak.
  3. m) İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer teknik ve sağlık personel ile işçilere eğitim vermek için kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketler ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerini yetkilendirmek, gerektiğinde yetkilerini iptal etmek, hizmetin etkin ve verimli bir şekilde verilip verilmediğinin kontrol ve denetimini sağlamak, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının eğitimleri sonundaki sınavları yapmak veya yaptırmak, belgelerini vermek, …” ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 30 uncu maddesinde “(1) Aşağıdaki konular ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir:…
  4. b) İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile ilgili olarak; …

5) İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin eğitimleri ve belgelendirilmeleri, unvanlarına göre kimlerin hangi sınıf belge alabilecekleri, işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli eğitimi verecek kurumların belgelendirilmeleri, yetkilendirilmeleri ile eğitim programlarının ve bu programlarda görev alacak eğiticilerin niteliklerinin belirlenmesi ve belgelendirilmeleri, eğitimlerin sonunda yapılacak sınavlar ve düzenlenecek belgeler. …” hükümlerine yer verilmek suretiyle, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve belgelendirme usul ve esaslarını belirlemeye, iş sağlığı ve güvenliği alanında eğitim hizmeti vermeye veya bu hizmeti verecek özel yahut tüzel kişileri yetkilendirmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı salahiyetli kılınmıştır.

Ayrıca 6331 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında “(1) Bu Kanunun uygulanmasında; …

  1. d) Eğitim kurumu: İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşlarını, üniversiteleri ve Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından kurulan müesseseleri, ifade eder.” hükmüne yer verilerek, iş güvenliği uzmanlarının ve işyeri hekimlerinin eğitimlerini vermek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yetkilendirilecek eğitim kurumlarının kapsamı kamu kurumları, üniversiteler (devlet ve vakıf üniversiteleri) ile Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından kurulan müesseseler olarak belirlenmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, “Ders görevi” başlıklı 89 uncu maddesinde “Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilir.

Ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususlar ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunur.” ve “Ders ve konferans ücretleri” başlıklı 176 ncı maddesinde “Bu Kanunun 89 uncu maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yarıyıl ve yaz tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00’den sonra başlayan öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir…” denilmek suretiyle öğretmenlere, memurlara veya açıktan atananlara (ücretli öğretmenlere) ücret karşılığında ders görevi verilebileceği, ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususların ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunacağına ilişkin ifadelerden de ders görevinin kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarına yönelik düzenlendiği anlaşılmakta olup, dolayısıyla da mezkur Kanunun 89 ve 176 ncı maddeleri uyarınca özel sektör kuruluşlarında ders görevi verilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Öte yandan, 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun “Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinin (b) bendinde “özel öğretim kurumları” kavramı okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşları, motorlu taşıt sürücüleri kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumları şeklinde tanımlanmış olup, 8 inci maddesinin üç ila altıncı fıkralarında da yer verilen “Kurumların yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmetlerinde, en az dengi resmî öğretim kurumlarına atanabilmek için gerekli nitelik ve şartları taşıyanlar, resmî dengi bulunmayan kurumların yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmetlerinde ise yönetmelikle belirtilen nitelik ve şartları taşıyanlar görevlendirilir.

İhtiyaç halinde, resmî okullarda görevli öğretmenlere asıl görevlerini aksatmamak ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık ders saati sayısını doldurmaları kaydı ve çalıştıkları kurumların izni ile sadece okullarda, aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık ders saati sayısının yarısı kadar ücretli ders verilebilir.

Uzman öğretici, usta öğretici ve öğretmenlik yapma nitelik ve şartlarını taşıyan diğer Devlet memurlarına, ilgili birimlerin izniyle haftada on saati geçmemek üzere ücretli ders görevi verilebilir.

Ders saati ücretli olarak görevlendirileceklerle ilgili diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.” şeklindeki hükümler itibariyle 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesindeki ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyette bulunma yasağına istisna getiren özel kanun niteliğindeki düzenleme kapsamında uzman öğretici, usta öğretici ve öğretmenlik yapma nitelik ve şartlarını taşıyan öğretmenler dışındaki diğer Devlet memurlarına çalıştıkları kurumların izniyle özel öğretim kurumlarında haftada 10 saati geçmemek üzere ders görevi verilebilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bu itibarla, her ne kadar iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yetkilendirilen özel sektör kuruluşları, 5580 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren bir özel öğretim kurumu olmamakla birlikte; 5580 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının, 6331 sayılı Kanun uyarınca kurulan eğitim kurumları için de uygulanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde Kurumunuzda 657 sayılı Kanuna tabi görev yapan, iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitici belgesine sahip olan personelin, mezkur düzenlemeler uyarınca iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere yetkilendirilen “özel sektör” niteliğindeki eğitim kurumlarında mesai saatleri dışında Kurumunuzun izniyle haftada on saati geçmemek üzere ders görevi alabilmelerinin mümkün olduğu mütalaa edilmektedir.

***

ÖZET: Aylıksız izinli sayılan kamu görevlilerinden 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olanların özel veya kamu kurumlarında iş güvenliği uzmanı olarak görev alıp alamayacakları hk. (29/9/2016- 5695)

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre aylıksız izinli sayılan kamu görevlilerinden 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olanların özel veya kamu kurumlarında iş güvenliği uzmanı olarak görev alıp alamayacakları hususunda görüş talep eden ilgi yazı incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun “Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi” başlıklı 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Sendika veya konfederasyonu ilk genel kurula kadar sevk ve idare edecek yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda yönetim kuruluna seçilenler ile sendika şube yönetim kurulu üyeleri seçildikleri tarihten itibaren durumlarını en geç otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak bildirirler. Söz konusu yöneticiler sendika tüzüğünde belirtilen hükümlere göre, ayrıca yazılı talepte bulunmaları halinde bu görevleri süresince aylıksız izine ayrılırlar…” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Aylıksız izin” başlıklı 108 inci maddesinin (E) Fıkrasında, “Memura, yıllık izinde esas alınan süreler itibarıyla beş hizmet yılını tamamlamış olması ve isteği hâlinde memuriyeti boyunca ve en fazla iki defada kullanılmak üzere, toplam bir yıla kadar aylıksız izin verilebilir…” hükmü bulunmaktadır. Bu şekilde verilen aylıksız izin memura tanınmış bir hak olup, söz konusu durum kişinin memuriyet sıfatını sona erdirmediği gibi memurun aylığı dışındaki hak ve yükümlülükleri de devam etmektedir.

Öte yandan, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, “İş Güvenliği Uzmanı: Usul ve esasları yönetmelikle belirlenen, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanı,” şeklinde tanımlanmıştır.

Ayrıca, 6331 sayılı Kanunun “İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “(1) Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren;

  1. a) Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir. Ancak belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir. Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler…

(2) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşları; iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini, Sağlık Bakanlığına ait döner sermayeli kuruluşlardan doğrudan alabileceği gibi 4734 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde de alabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun “İşyeri hekimleri ve işgüvenliği uzmanları” başlıklı 8 inci maddesinin beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında, “(5) İş güvenliği uzmanlarının görev alabilmeleri için; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranır. Bakanlık, iş güvenliği uzmanlarının ve işyeri hekimlerinin görevlendirilmesi konusunda sektörel alanda özel düzenleme yapabilir.Sektörel düzenleme çerçevesinde maden ve yapı ile diğer sektörlerde öncelikli olarak hangi meslekî unvana sahip iş güvenliği uzmanlarının görev yapacağının ve bunların yanında görev yapacak diğer mesleklere sahip iş güvenliği uzmanlarının belirlenmesine dair usul ve esaslar, Bakanlıkça belirlenir. (

6) Belirlenen çalışma süresi nedeniyle işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının tam süreli görevlendirilmesi gereken durumlarda; işveren, işyeri sağlık ve güvenlik birimi kurar. Bu durumda, çalışanların tabi olduğu kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen haftalık çalışma süresi dikkate alınır.

(7) Kamu kurum ve kuruluşlarında ilgili mevzuata göre çalıştırılan işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olma niteliğini haiz personel, gerekli belgeye sahip olmaları şartıyla asli görevlerinin yanında, belirlenen çalışma süresine riayet ederek çalışmakta oldukları kurumda veya ilgili personelin muvafakati ve üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilecek personele, görev yaptığı her saat için (200) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı tutarında ilave ödeme, hizmet alan kurum tarafından yapılır. Bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmaz. Bu durumdaki görevlendirmeye ilişkin ilave ödemelerde, günlük mesai saatlerine bağlı kalmak kaydıyla, aylık toplam seksen saatten fazla olan görevlendirmeler dikkate alınmaz.

(8) Kamu sağlık hizmetlerinde tam süreli çalışmaya ilişkin mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, işyeri hekimlerinin ve diğer sağlık personelinin işyeri sağlık ve güvenlik birimi ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde görevlendirilmelerinde ve hizmet verilen işyerlerinde çalışanlarla sınırlı olmak üzere görevlerini yerine getirmelerinde, diğer kanunların kısıtlayıcı hükümleri uygulanmaz.” hükmü bulunmaktadır.

6331 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen hükümlerinde, iş güvenliği uzmanının tanımı yapılmış, kamu kurumları da dahil olmak üzere işyerlerine iş güvenliği hizmeti sunma zorunluluğu getirilmiş, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin asli görevlerinin yanında çalışmakta oldukları kurumda veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilecekleri belirtilmiştir.

Bu itibarla, aylıksız iznin memura tanınmış bir hak olduğu, kişinin memuriyet sıfatını sona erdirmediği, memurun aylığı dışındaki hak ve yükümlülüklerinin devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre aylıksız izinli sayılan kamu görevlilerinden iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olanların çalışmakta oldukları kurumda veya ilgili personelin muvafakati ve üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilecekleri değerlendirilmektedir.

***

ÖZET: Devlet memurunun üzerine kayıtlı ticari taksi plakasını başkasına devretme yerine başka bir şahsa verip ticari işletme kurmadan kira geliri alıp alamayacağı hk. (26/12/2016-7549)

Kurumunuz Özel Kalem Müdürlüğünde Devlet memuru olarak görev yapan …’ın üzerine kayıtlı ticari taksi plakasını başkasına devretme yerine başka bir şahsa verip ticari işletme kurmadan kira geliri alıp alamayacağına ilişkin konunun incelenerek uygulamaya esas görüşümüzün talep edildiği ilgi yazı ve eki dilekçe incelenmiştir.

Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” başlıklı 28’inci maddesinde “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç). Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.

Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır.

Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 125’inci maddesinin D/h bendinde, “Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak” kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirecek fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Diğer taraftan, 02/04/1986 tarihli ve 86/10553 sayılı ticari plakaların verilmesinde uyulacak usul ve esaslar hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 3’üncü maddesinde “Ticari plaka verilebilmesi için;

  1. Taksi, dolmuş ve minibüslerde; şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olduğunu ve sürekli olarak icra ettiğini beyan etmiş ve ilgili meslek odasına, ilgili meslek odasının bulunmadığı yerlerde ise şoförler odasına üye olmak,
  2. Umum Servis Araçları’nda; şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçtiğini beyan etmiş ve ilgili meslek odasına, ilgili meslek odasının bulunmadığı yerlerde şoförler odasına üye olmak veya ticaret odalarına kayıtlı taşımacı şirketlerce şehir içinde taşımacılık yapmak, şartı aranır.

Taksi, dolmuş ve minibüs sahipleri, bu plakaları bu maddenin (1) numaralı bendinde sayılan şartları haiz kişilere, umum servis aracı sahipleri, bu maddenin (2) numaralı bendinde sayılan şartları haiz kişilere ve taşımacı şirketlere satabilirler.”

Ayrıca, 18/07/1997 tarihli ve 23053 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 3’üncü maddesinin c/1 bendinde “taksi”, “Yapısı itibariyle sürücüsü dahil en fazla dokuz oturma yeri olan, insan taşımak için imal edilmiş bulunan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen şekilde muayenesi ve damgası yapılmış, ücret hesaplama yöntemine uygun tarife yüklenmiş ve tip onayı alınmış taksimetre ile yolcu taşıyan M1 sınıfı ticari motorlu araçtır.” şeklinde tanımlanmıştır.

Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12’nci maddesinde bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi tacir olarak tanımlanmış; bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimsenin, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılacağı ve bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimsenin, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 15’nci maddesinde ise “esnaf”, “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi” şeklinde tanımlanmıştır.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar” ticari kazanç olarak tarif edilmiş; 4’üncü fıkrasında da “Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tesbit edilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki hükümler çerçevesinde,

1- Ticari taksi plakası sahiplerinin, bu plakaları, 02/04/1986 tarihli ve 86/10553 sayılı ticari plakaların verilmesinde uyulacak usul ve esaslar hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca yalnızca şartları haiz kişilere satabileceklerinin ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ile hüküm altına alındığı;

2- Basit usulde vergilendirildiği tespit edilen ticari taksi işletmeciliğinin, Devlet memurları açısından ticari ve diğer kazanç getirici faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği;

3- Devlet memuru olan ilgilinin ticari taksi plakasından, kira ve benzer ad altında gelir elde etmesinin mümkün bulunmadığı;

mütalaa edilmiştir.

***

ÖZET: Devlet memurunun, damızlık küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapıp yapamayacakları, Birliğinize üye olup olamayacakları, Birliğinizin denetim ve yönetim kurullarında görev yapıp yapamayacakları ile Devlet memurlarının küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapabilmeleri halinde ne şekilde mal bildiriminde bulunacakları hususlarında.( 23/11/2016-6837)

Devlet memuru olarak görev yapan ilgililerin, damızlık küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapıp yapamayacakları, Birliğinize üye olup olamayacakları, Birliğinizin denetim ve yönetim kurullarında görev yapıp yapamayacakları ile Devlet memurlarının küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapabilmeleri halinde ne şekilde mal bildiriminde bulunacakları hususlarında görüş talep eden ilgi yazınız incelenmiştir.

Bilindiği üzere, 14/7/1695 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” başlıklı 28 inci maddesinde; “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç). Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.

Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır…” hükmüne yer verilmiştir.

Söz konusu hüküm ile Devlet memurlarının tacir veya esnaflık faaliyetlerini yürütemeyecekleri, serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis veya benzeri bir yer açamayacakları, özel hukuk tüzel kişilerine ait herhangi bir iş yerinde çalışamayacakları ifade edilmiştir. Ancak, mezkur hükmün son fıkrasında memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevlerin bu yasakların dışında kalacağı belirtilmiştir.

Diğer yandan, 11/06/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, gıda, gıda ile temas eden madde ve malzeme ile yemlerin üretim, işleme ve dağıtımının tüm aşamalarını, bitki koruma ürünü ve veteriner tıbbî ürün kalıntıları ile diğer kalıntılar ve bulaşanların kontrollerini, salgın veya bulaşıcı hayvan hastalıkları, …, canlı hayvan ve ürünlerin ülkeye giriş ve çıkış işlemlerini ve bu konulara ilişkin resmî kontrolleri ve yaptırımları kapsar. Kişisel tüketim amaçlı birincil üretim ile kişisel tüketim amacıyla hazırlanan gıdalar bu Kanunun kapsamı dışındadır.” hükmüne, “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; ”

5) Birincil üretim: Kesimine kadar çiftlik hayvanlarının üretilmesi, sağımı, bitkisel ürünlerin hasadı da dâhil olmak üzere birincil ürünlerin üretilmesi, yetiştirilmesi, avlanma, balıkçılık ve yabanî ürünlerin toplanmasını,

6) Birincil ürünler: Topraktan ve hayvan yetiştiriciliğinden elde edilen ürünler ile avlanma ve balıkçılık yoluyla elde edilen ürünler dâhil birincil üretim ürünlerini,…

15) Damızlık: Irkına, tipine ve verimine özgü özellikleri gösteren vasıflı ve belgeli hayvanları,…” hükmüne yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun “Islah amaçlı yetiştirici birlikleri” başlıklı 10/A maddesinde; “Hayvan gen kaynaklarının korunması, araştırılması, tespiti, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlanması konularında faaliyet göstermek amacıyla gerçek veya tüzel kişi yetiştiriciler tarafından, tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi ıslah amaçlı yetiştirici birliği kurulabilir.

Islah amaçlı yetiştirici birliği, koyun ve keçi türlerinde müştereken, diğer hayvan cinslerinde ise aynı türden hayvana veya arılı kovana sahip en az yedi yetiştiricinin bir araya gelmesiyle kurulur. İl düzeyinde ıslah amacına yönelik aynı türden yalnızca bir birlik kurulabilir. Kurucu üyelerce hazırlanıp imzalanan ve Bakanlık tarafından yayımlanan tip ana sözleşmeye aykırı hükümler içermeyen ana sözleşme Bakanlık il müdürlüğüne verilir. Birliğin kuruluşuna izin verilmesi hâlinde ana sözleşme, kurucu üyelerin başvurusu üzerine birliğin bulunduğu yer ticaret sicilinde tescil ve ilan olunur. Birlik, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır ve tescilden itibaren üç ay içinde ilk genel kurul toplantısını yapar…” hükmüne, “Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin organları, yetki ve sorumlulukları” başlıklı 10/B maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; “Yönetim kurulu, birliğin faaliyetlerini yöneten ve birliği temsil eden icra organıdır. Yönetim kurulu, genel kurul tarafından en az beş en fazla yedi asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşmak üzere, dört yıl için seçilir. Bunların ve yedeklerinin asıl üye olması şarttır. Yönetim kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini birliğe bildirir. Yönetim kurulu üyelerine genel kurulca aylık brüt asgari ücretin iki katını geçmemek üzere belirlenen huzur hakkı ve yolluk dışında hiçbir ad altında başkaca ödeme yapılmaz…” hükmüne, aynı Fıkranın (c) bendinde ise; “Denetleme kurulu, genel kurul namına birliğin bütün işlem ve hesaplarını tetkik eder. Genel kurul, asıl üyeler arasından denetleme organı olarak dört yıl için üç asıl ve üç yedek üyeyi seçer. Denetleme kurulu üyelerinde, yönetim kurulu üyelerinde aranan şartlar aranır. Denetleme kurulu üyelerine genel kurulca aylık brüt asgari ücretin iki katını geçmemek üzere belirlenen huzur hakkı ve yolluk dışında hiçbir ad altında başkaca ödeme yapılmaz” hükmüne, “Islah amaçlı yetiştirici birliklerinin görevleri” başlıklı 10/C maddesinde; ” b) Üyelerin mesleki eğitimlerini sağlamak, bilgi ve becerilerini artırmak amacıyla kurs, seminer ve benzeri organizasyonları düzenlemek, eğitim çalışmaları ve araştırmalar yapmak veya yaptırmak, her türlü basılı yayım ve diğer yollarla üyeleri arasında iletişim ve haberleşmeyi sağlamak,…

  1. g) Üyelerce yetiştirilen damızlık hayvanların satışını yapmak, satışlarını organize etmek, bunun için müzayede düzenlemek, fuar, sergi ve panayırlar kurmak ve kurulanlara katılmak, yarışmalar tertiplemek, ödüller vermek ve yetiştirilen ırkları tanıtmak,…” hükmüne, “Islah amaçlı yetiştirici birliklerine üyelik” başlıklı 10/Ç maddesinde; “Birlik, Bakanlıkça belirlenen kriterler doğrultusunda asgari sayıda hayvan, kovan gibi varlığa sahip kendi türünün ıslah programına ve/veya soy kütüğü sistemlerine dâhil olan asıl üyeler ile bu şartlara sahip olmayan ya da asıl üye olmaksızın birlik imkânlarından kısıtlı olarak yararlanmak isteyen aday üyelerden oluşur…” hükmü bulunmaktadır.

Ayrıca, Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin bağlı bulunduğu Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin Kuruluş Belgesi’nin “Merkez Birliği’nin Kuruluş Yasal Dayanağı” başlıklı 86 ncı maddesinde ise; Merkez Birliğinin kuruluşunun 5996 sayılı Kanuna ve Bu Kanuna istinaden yayımlanan Islah Amaçlı Hayvan Yetiştiricileri Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğe göre düzenlendiği ifade edilmiştir.

Söz konusu hükümlerden, Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin 5996 sayılı Kanun kapsamında hayvan gen kaynaklarının korunması, araştırılması, tespiti, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlanması konularında faaliyet göstermek üzere ticaret siciline tescil edilerek ticari bir unvanla kurulduğu, üyelerinin birincil ürünlerin birincil üretimini yaparak Birliğin sunduğu ekonomik imkanlardan tam veya kısıtlı şekilde yararlandığı, Birliğin yönetim ve denetim kurulunun bu görevleri yürütmek ve denetlemek üzere oluşturulduğu anlaşılmakta olup, anılan Kanunda Devlet memurlarının bu faaliyetleri yürütmelerine dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır.

Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesine istinaden,

  1. a) Devlet memurlarının gelir getirici damızlık küçükbaş hayvan yetiştiriciliği faaliyetinde bulunamayacakları,
  2. b) Devlet memurlarının damızlık koyun keçi yetiştiricileri birliklerine asıl veya yedek olarak üye olamayacakları ve bu birliklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacakları,

mütalaa edilmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz