İDARİ İŞLEMİN İPTAL NEDENLERİ VE İHALENİN İPTALİ KARARI

 

İdarelerce tesis edilen idari işlemlerin beş unsuru bulunmaktadır. Bunlar yetki, şekil, sebep, konu ve amaçtır.

Yetki unsuru idari işlemi tesis etme yeteneğidir. Ancak kanunun öngördüğü hallerde ve yine öngörülen makamlar tarafından tesis edilebilmeyi ifade eder. Bu durumda yetkinin aslında kişilere değil makamlara verilmiş bir yükümlülük olduğu anlaşılmaktadır.

Hangi makamın irade açıklamaya yetkili olduğu hususu kişi bakımından yetki, hangi konulara ilişkin olduğu hususu konu bakımından yetki, yetkinin kullanılabileceği coğrafi alana ilişkin husus yer bakımından yetki, kullanılabilecek süreye ilişkin husus ise zaman bakımından yetki olarak adlandırılmaktadır.

Şekil unsuru ise idari işlemin dış görünüşünü ve tesis edilirken izlenen yolu ifade etmektedir.
Kural olarak idari işlemler yazılı şekilde tesis edilirler.İstisnai olan ise sözlü yapılmalarıdır ve bu nedenle sözlü yapılabilmesi mevzuatta açıkça öngörülmüş olmalıdır.

Sebep unsuru ise idareyi belirli bir işlem yapmaya sevk eden ve esasında idari işlemin gerekçesi olan etkenler olarak tanımlanabilir.

İdare hukukunun, özel hukukla ayrıldığı temel noktalardan birisi sebep unsurudur.Özel hukukta işlemin mutlaka sebep içermesi gerekmez.Ancak idare hukukunda ise tesis edilen işlem mutlaka bir sebebe dayanmalıdır.
İdari işlemin sebebi mevzuatta açıkça belirtilmiş olabilir ya da “kamu düzeni, görülen lüzum üzerine vb.” gibi muğlak kavramlarla üstü kapalı olarak ifade edilmiş olabilir.

Konu unsuruna baktığımız zaman ise idari işlemin doğuracağı sonuç, idari işlemin konusunu oluşturur.Her idari işlem, belirli bir sonuca yönelik yapılır.Bu sonuç kanunla belirtilmiştir.İdare, bu unsur bakımından serbest değildir.Örneğin; kamulaştırmanın sonucu mülkiyetin devlete geçmesidir.İdare, mülkiyetin bir gerçek veya tüzel kişiye geçmesini sağlayacak bir kamulaştırma yapamaz.

Her idari işlemin bir amacı vardır. Bu amaç da kamu yararıdır.Kamu yararı, idari işlemin genel amacıdır.Mevzuatta belirtilen özel amaçlarda sonuçta genel amacın içinde yer alır.
İdari işlemin amacını tespit etmek için, işlemi yapanın düşüncesini, niyetini bilmek gerekir. Bu nedenle amaç unsuru, sübjektif bir nitelik taşımaktadır.Ayrıca amaç unsuru, kamu düzeni ile ilgili değildir.Hakim tarafından re’sen dikkate alınamaz.Davacı tarafından ileri sürülmesi gerekir.
Kamu yararı kavramının da net bir tarifi yapılmamıştır.Ancak nelerin bu kavram içine girmediği belirlenmiş, duygusal, şahsi ve siyasi amaçlarla hareket edilmesinin kamu yararına aykırı olduğu ifade edilmiştir.

İdari İşlemin Unsurları Açısından Hukuka Aykırılık Halleri

İdari işlemin yokluğu hallerinin dışındaki yetki sakatlıkları “Yetki Tecavüzü” veya “Yetkisizlik” olarak adlandırılır.Bu hallerde hukuka aykırı işlem yok hükmünde değildir ve iptal edilene kadar hüküm sürer.
Yetki tecavüzünün kapsamına üç önemli konu girer.

1- Yer Yönünden Yetkisizlik: Yetkinin kullanılması için belirlenen coğrafi sınırlar dışında kullanılması, yer yönünden yetkisizlik halini doğurur.Bu şekildeki uyuşmazlıklar nispeten daha azdır.Coğrafi sınırların tespiti, fiziki öğelere dayandığı için yetkiliyi belirlemek daha kolaydır.
Bu konuda en çok karşılaşılan örnek, belediyelerin kendi sınırları dışında kamulaştırma yapmalarıdır.

2- Zaman Yönünden Yetkisizlik: İdare, bir işlem için belli bir süre ile yasa tarafından sınırlanmışsa, bu süre içinde işlem yapmak zorundadır.Bu süreye uyulmaması halinde işlem hukuka aykırı olur.Ayrıca kamugörevlisinin henüz yetkiyi almadan ya da yetkisini kaybettikten sonra yaptığı işlemler açısından da hukuka aykırılık söz konusu olur.
3- Konu Yönünden Yetkisizlik: Belli konulara ilişkin kararların, belli işbölümü kurallarına göre alınmaması halinde işlemin konu yönünden yetkisizliği söz konusu olur.Ortaya çıkış şekilleri olarak; astın üst yerine karar alması(valinin bakan yerine), üstün ast yerine karar alması(valinin kaymakam adına), ayrı kuruluşlar arasında(YÖK’nun, KGM yerine yol yapmak için kamulaştırma yapması), aynı kuruluş içinde (belediye başkanının, belediye meclisi yerine tek başına karar alması) gösterilebilir.

Şekil Yönünden Hukuka Aykırılık: Şekil, aslında usûlün bir parçası olmakla birlikte iptal nedeni olarak daha kapsamlıdır, usulü de kapsar.
İdari bir işlemin yapılması sırasında uyulması gereken şekil kuralları, ana kural ve ikincil kural olarak ikiye ayrılır. Ana kural, kararın içeriğini etkileyen ve genellikle ilgilinin yararına öngörülmüş kurallardır.Bu kurallara uymamak hukuka aykırı bir durum yaratır.İkincil nitelikteki kurallar ise daha çok kararın içeriğini etkilemeyen kurallardır.
Danıştay, bu kavramları içtihatlar ile geliştirmiştir.Karar yeter sayısına uyulmaması, kararnamedeki imza eksikliği gibi şekil eksiklikleri iptal nedeni olarak görülmüş; kararda tarih olmaması, isim veya görevlerin yazılmaması iptali gerektiren nitelikte görülmemiştir.

Sebep Yönünden Hukuka Aykırılık: İdari işlemin belli bir sebebe dayanması gerektiği açık bir kuraldır.Ayrıca bu sebep, bir hukuk kuralına dayanmalıdır.Dolayısıyla idari işlemin sebebinin olmaması ya da sebebinin hukuka aykırı olması halinde işlem,iptal edilir.
İdarenin dayandığı sebep hukuki olabilir ancak gerçeğe aykırı ise yine iptal edilmelidir.Örneğin; memurun talebi üzerine bir karar aldığını belirten idarenin kararı, memurun talebi olmadığının ortaya çıkması halinde sebep yönünden hukuka aykırı olacaktır.
İdarenin dayandığı sebebin nitelendirilmesinde denetiminin yargı tarafından yapılabileceği savunulmaktadır.Ancak bunun yerindelik denetimi olmaması gerektiği açıktır.
Amaç Yönünden Hukuka Aykırılık: Bu konuda öncelikle amaç unsuru ile takdir yetkisi ilişkisine değinmek gerekir.Belli bir durum karşısında idare şu veya bu şekilde karar almakta serbestse, hareket tarzı sınırlandırılmamışsa, idarenin takdir yetkisinden söz edilir.Bu tanım, takdir yetkisi üzerine yapılan tanımlardan birisidir.
Her alanı mevzuat ile en ince ayrıntısına kadar düzenlemenin imkanı yoktur.Bu sebeple idarenin takdir yetkisinin olması zorunluluktur.Bununla birlikte bu yetki sınırsız değildir.Sınır olarak da amaç unsuru karşımıza çıkar.
İdari işlemin amaç unsuru bakımından idarenin takdir yetkisi bulunmamaktadır.Çünkü, idari işlemin amacı mutlaka kamu yararıdır.İdare, bu konuda bağlıdır.Kanunlarda özel amaç belirtilse dahi bu da sonuçta genel amaç olan kamu yararının içinde yer alacaktır.
İdari işlemin genel amaç bakımından hukuka aykırılık halleri; idarenin kişisel amaç gütmesi, üçüncü kişileri koruma amacı gütmesi ve siyasi amaç gütmesidir.

 

İHALENİN İPTALİ KARARLARI

4734 sayılı Kanun’un “İhale Saatinden Önce İhalenin İptal Edilmesi” başlıklı 16’ncı maddesinde “İdarenin gerekli gördüğü veya ihale dokümanında yer alan belgelerde ihalenin yapılmasına engel olan ve düzeltilmesi mümkün bulunmayan hususların bulunduğunun tespit edildiği hallerde ihale saatinden önce ihale iptal edilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Düzenlemeye göre idareler iki durumda ihale saatinden önce ihaleyi iptal edebilir.

Bunlardan birincisi idarenin iptali gerekli görmesidir. Aslında bu ifade idarelere son derece geniş bir takdir yetkisi vermektedir. Keyfi olmadığı müddetçe hemen hemen her türlü gerekçe bu hükmün içerisinde düşünülebilir. İkinci durum ise ihale dokümanında yer alan belgelerde ihalenin yapılmasına engel olan ve düzeltilmesi mümkün bulunmayan hususların bulunduğunun tespiti halinde son başvuru saatinden önce ihalenin iptal edilebilmesidir.

 

Yine 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun “Bütün Tekliflerin Reddedilmesi ve İhalenin İptali” başlıklı 39’uncu maddesinde;

“İhale komisyonu kararı üzerine idare, verilmiş olan bütün teklifleri reddederek ihaleyi iptal etmekte serbesttir. İhalenin iptal edilmesi halinde bu durum bütün isteklilere derhal bildirilir. İdare bütün tekliflerin reddedilmesi nedeniyle herhangi bir yükümlülük altına girmez. Ancak, idare isteklilerin talepte bulunması halinde, ihalenin iptal edilme gerekçelerini talep eden isteklilere bildirir.” hükmü mevcuttur.

Madde hükmünden anlaşıldığı üzere ihale komisyonu, teklifleri inceledikten sonra ihaleyi en düşük teklif verene vermek zorunda değildir. Tekliflerin çok yüksek olması veya rekabeti bozucu davranışların gözlemlenmesi gibi durumlarda tüm teklifleri redderek ihaleyi iptal etme yetkisine sahiptir. Ancak bu serbestinin nasıl kullanılacağı ve sınırları çok önemlidir.

Söz konusu hüküm okunduğunda ihalenin iptalinde veya yapılmasında idarelerin tartışmasız takdir yetkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu yetkinin kullanılmasında ve sebep – sonuç ilişkilerinde gerekçenin gösterilmesi de bir zorunluluktur. Zira Anayasamıza göre idarenin takdir yetkisi yasanın gösterdiği sınırlar içerisinde ve kamu yararı ile hizmet gerekleri doğrultusunda kullanılmak zorundadır. Takdir yetkisi, idareye mevzuatın öngördüğü sınırlar içerisinde mevcut seçeneklerinden kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından en uygun seçeneği tercih ederek karar alabilme imkânı vermektedir. Takdir yetkisi mutlak bir takdir yetkisi veya keyfilik demek olmayıp kişisel ve duygusal değerlendirmelerden kaçınılarak, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalınarak kullanılabilir.

 

Öte yandan yine iptale ilişkin “İhalenin Karara Bağlanması ve Onaylanması” başlıklı 40’ıncı maddesinde;

“En düşük fiyatın ekonomik açıdan en avantajlı teklif olarak değerlendirildiği ihalelerde, birden fazla istekli tarafından aynı fiyatın teklif edildiği ve bunların da ekonomik açıdan en avantajlı teklif olduğu anlaşıldığı takdirde, ikinci fıkrada belirtilen fiyat dışındaki unsurlar dikkate alınmak suretiyle ekonomik açıdan en avantajlı teklif belirlenerek ihale sonuçlandırılır.

İhale komisyonu gerekçeli kararını belirleyerek, ihale yetkilisinin onayına sunar. Kararlarda isteklilerin adları veya ticaret unvanları, teklif edilen bedeller, ihalenin tarihi ve hangi istekli üzerine hangi gerekçelerle yapıldığı, ihale yapılmamış ise nedenleri belirtilir.

İhale yetkilisi, karar tarihini izleyen en geç beş iş günü içinde ihale kararını onaylar veya gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle iptal eder.

İhale; kararın onaylanması halinde geçerli, iptal edilmesi halinde ise hükümsüz sayılır.” hükmü bulunmaktadır.

Bu hüküm ile ihale komisyonları tarafından ihalenin yapıldığına dair alınan kararların harcamaya izin veren ihale yetkilisinin onayı ile geçerli olacağı ve bir idari işlem niteliğinde olan ihale kararının onaylanması veya iptal edilmesi için ihale yetkilisine beş günlük süre tanındığı görülmektedir.

Ancak İhalenin iptal edilmesi işlemi yasal olarak mümkün olmakla birlikte, ihale yetkilisinin, ihale komisyonunun almış olduğu ihale kararını iptal etmek istemesi durumunda ihale kararını onaylamadan önce gerekçesini belirtmesi zorunludur. Aksi takdirde, işlem usul açısından 4734 sayılı Kanuna ve ilgili mevzuata aykırılık teşkil edecektir.

İhale işlemleri diğer idari işlemlerde olduğu gibi işlemi yapan idare tarafından geri alınabilir. Geri alma işlemi asıl itibariyle iptal niteliğinde bir işlemdir. Zira en baştan itibaren sonuç doğurur.

4734 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri ile iptal işleminin hangi aşamalarda ve nasıl yapılacağını düzenlenmiştir. Buna göre ihaleler Kanun’un 16’ncı maddesi uyarınca ihale saatinden önce, 39’uncu maddesi uyarınca ihale komisyonu kararıyla ve son olarak 40’ıncı maddesi uyarınca komisyon kararına müteakip ihale yetkilisince iptal edilebilir.

İhalenin iptal edilmesinde Kanun idarelere geniş takdir yetkisi tanımıştır. Ancak gerek yargı kararları gerekse KİK kararları incelendiğinde bu yetkinin sınırsız olarak kullanılamayacağı görülmektedir. Buna göre idareler takdir yetkisini kullanırken her şeyden önce yasanın koyduğu sınırlar içinde kalmalı, eşitlik ilkesine önem vermeli, takdir yetkisini kamu yararı için kullanmalı, kamu yararı dışında bir amaç için kullanılmamalıdır. Aynı zamanda idareler takdir yetkisini kullandığı kararlarında gerekçe göstermek zorundadır.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz